

sağlık
149
ler. Hayatlarında onlara endişe verecek olaylar
yaşanıyor olabilir: Ayrılık, tıbbi müdahale, taşın-
ma vb. okul öncesi dönem çocukları oldukça
kolay etkilenebilmekte olup ailenin ve arkadaş-
larının korkuları kendisine “bulaşabileceği” gibi
televizyon karakterlerinden, abla/abilerinin kor-
kutmalarından etkilenebilirler. Bununla beraber
şahit oldukları belki sadece duydukları bir şey
korkmalarına sebep olabilir” diye sıralarken bu
korkuların zaman zaman şiddetlenebileceğini de
belirterek, çocuklarda en sık yaşanan korkular-
dan biri olan ayrılık anksiyetesinin 1-3 yaş arası
çocuklarda en yoğun olarak yaşandığını bununla
beraber daha büyük yaşlarda da okula başlama,
farklı bir yerde konaklama gibi tetikleyiciler ile
tekrar başlayabileceğini söylüyor.
ÇOCUKLARIN KORKULARIYLA
ALAY ETMEYİN
Ailelerin istemeden bazı yanlışlarla çocuğun
kaygısını arttırdıklarını vurgulayan Yrd. Doç. Dr.
Mine Elagöz Yüksel, “Bir ebeveyn korkuyu bir
zayıflık belirtisi olarak görebilir, bunun sonucu alay
etme, küçümseme olabilir, örneğin ‘Erkek adam
korkar mı?’ söylemlerine rastlamaktayız. Ailelerin
çocuğun kaygıları nedeniyle ağlamasına taham-
mül edememeleri, sabırla beklememeleri sık
karşılaştığımız bir durum. Mesela ayrılma korkusu
yaşayan çocuğun ailesinin ayrılırken örneğin işe
giderken döneceklerini söyleyerek vedalaşmak
yerine bir anda ortadan yok olması daha sonra ço-
cuğun kaygılarının artmasına neden oluyor” diyor.
HEMEN MÜDAHALE ETMEYİN
Kimi ailenin çocuğu korkutarak söz dinlemesini
sağlamaya çalıştığını, kimi ailenin ise kendi korku-
ları nedeniyle çocuklarını oldukça sakınarak yetiş-
tirmeye eğilimli olabildiğine dikkat çeken Yrd. Doç.
Dr. Mine Elagöz Yüksel “Örneğin korktuğunu ifade
etmeyen ve ağlamayan bir çocuğa korkmuştur diye-
rek müdahalede bulunulabilir. Her iki yaklaşım da
çocuklarda kaygıyı arttırabilir. Çocuk her problem
yaşadığında müdahale edilmemeli, yardım talep
etmesi beklenmeli ve çocuk yapabileceği şartlarda
desteklenmelidir. Çocuğa dini eğitim, yaşına uygun
verilmelidir: örneğin soyut kavraması yeteri kadar
gelişmemiş bir çocuğa cinlerden bahsetmek yahut
korkulu masallar anlatmak kaygının artmasına
neden olabilmektedir” uyarısında bulunuyor.
KORKAN ÇOCUĞA NASIL
YAKLAŞILMALI?
Her çocuğun farklı ve özel olduğunu kaydeden Yrd.
Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel, çocuğun korkuyla
başa çıkmasında kullanılacak yöntemleri de şöyle
sıralıyor: “Bazı çocuk korkmaya daha yatkın olurken
bazı çocuk daha cesaretli ve atılgan olabilir. Önce-
likle aile çocuğa saygı duymalı ve onu kabullenip
beklentilerini çocuğa göre ayarlamalıdır. Korkusu
olan çocuğu zorlayarak ya da ısrar ederek korkuyla
yüzleştirmeye çalışmak genellikle korkunun artma-
sına ya da yer değiştirmesine neden olur. Örneğin
yabancı bir çocuktan ya da büyükten korkmuş bir
çocuk onunla tanışmaya /oynamaya zorlanma-
malıdır. Çocuğun alışması için gözlem yapmasına
olanak sağlamak yeterli olabilir. Sarılmak, sırtını
okşamak gibi fiziksel temaslar çocuğu oldukça
rahatlatacaktır. Sakin bir ses tonu kullanarak
korktuğunu anladığınızı gösterebilirsiniz. Çocuğun
anlaşıldığını hissetmesi kendini ifade etme isteğini
de arttıracaktır. Korkusu olan çocuğa ‘ağlama’, ‘ge-
çer’ ya da ‘korkma’ demek fayda etmez.” Kaygıları
yatıştıran en önemli unsurun düzenli ve tahmin
edilebilir bir hayat olduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr.
Mine Elagöz Yüksel, “Bu nedenle değişik bir yere
gidileceği zaman önceden haber vermek, o yeri
anlatmak, belki yanında çok sevdiği bir oyuncağını
da bulundurmak faydalı olabilir. Unutmamalıyız ki
çocukların hayal dünyası kullanabildikleri kelime-
lerden daha geniştir. Bu nedenle bazen çocuğun
yerine korkuyu adlandırmak gerekebilir. Çocukların
yaşları küçüldükçe oyun konuşmaktan daha etkili
olabilir. Bol kahkahalı saklambaç, ce-e gibi oyunlar
ayrılık kaygısını yenmekte faydalıdır” diyor.
OYUN YÖNTEMİ KULLANILABİLİR
Ailenin de hayal dünyasını kullanması gerekebil-
diğini belirten Yrd. Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel,
“Örneğin şimşeklerden korkan bir çocuğa, bu şim-
şekleri bir kralın yarattığı bir hikâye anlatılabilir. Ya
da canavarlardan korkan bir çocuğun eline “ca-
navarsavar” verilebilir. Özellikle yaşanan bir olay
sonrası başlayan korkularda bebeklerle- peluş
oyuncaklarla kurulan canlandırmalar, yaratılan hi-
kayeler çocuğun korkusunu atlatmasına yardımcı
olacaktır. Bunlarla beraber çocuğun televizyonda
izlediği içeriğin ailenin kontrolünde olması, etkile-
nebileceği içeriklerden uzak tutulması gereklidir”
uyarısında bulunuyor.
HAYATININ AKIŞI ETKİLENİYORSA
UZMANA DANIŞILMALI
Okul öncesi dönem korkularının çoğun gelişimsel
sürecinde normal olarak kabul edildiğini ifade eden
Yrd. Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel, çocuğun hayatı-
nın akışı etkilendiğinde mutlaka uzmana danışılma-
sı gerektiğini belirterek sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Eğer ebeveynleri bu durumun normal olmadığını
hissediyorsa, çocuğun bir travma sonrasında 1 ay
geçmesine rağmen etkilenmesi devam ediyorsa,
korkuları çocuğun arkadaş edinmesini engelliyorsa,
okula gitmesine engel oluyorsa, uykudan uyanma,
gün içi başka davranış problemleri yaşanıyorsa
profesyonel yardım almakta fayda olabilir. Öncelik-
le bir çocuk-ergen psikiyatrisi uzmanı tarafından
durumun saptanması ve sebeplerinin araştırılması
önemlidir. Örneğin okul reddinin altta yatan nedeni,
okulda yaşanan bir durum olabileceği gibi ayrılma
kaygısı da olabilir. Okul öncesi dönem korkularının
tedavisinde sebebe yönelik aile eğitimi ve çocukla
terapi ön plandadır.”