gezi
213
adım attım ve sürpriiiz! Bir adım attığım deniz,
boynuma geliyordu. Hayatımda böyle bir anda
derinleşen deniz görmemiştim. Şoku atlattıktan
sonra ileriye yüzdüm. Bu sefer de ayaklarım yere
değiyordu. Öyle değişik bir denizdi ki, çukurlarla
dolu olarak birden derinleşiyor veya birden sığla-
şıyordu.
Denizden çıkmak ise ayrı bir hüner gerektiriyordu.
Denizden çıkmak isteyen istisnasız herkes yüzüstü
yere kapaklanıyordu. Tam bir adım atarken de-
nizin hafif dalgası bileğinden tutup seni çeker-
ken, taşlar da işbirliği yapıp ayaklarını derinlere
gömüyordu…
Kamari’de denize giren çıkamıyordu… Çıkansa bir
daha girmemeye yemin ediyordu!
Volkanik topraklarda yetiştirilen üzümler lezzetli,
bu üzümlerden üretilen şaraplar ise enfes oluyor-
du… Kısacası Santorini şarabı almadan bu ada
terk edilmiyordu! Santorini’ye veda ederken bu
geleneği bozmamak da boynumun borcu olmuştu.
Kişisel Gelişim
Sabah kocaman bir kale karşıladı beni. Bir an için
kendimi Ortaçağ’ın sonlarındaymışım gibi hisset-
tim. Öylesine heybetli ve tarihi bir kaleydi ki!
Bu kalenin kapısından geçmeden şehre giremiyor-
dunuz. Kalenin bir kapısı, üzerindeki kulelerde de
gözcüleri olsa tam olacaktı tarihteki yolculuğum!
Rodos’a hoş gelmiştim!
Tapınak Şövalyeleri tarafından inşa edilen ve
UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde yer alan
kalenin kapısından girer girmez bu adaya âşık
olmuştum. Diğer gezdiğim adalara nispeten geniş
mi geniş sokaklar ve meydanlarıyla, bir adadan
çok, bir başkentti… Hem de en sevimli başkent…
Bu adada kendimi Yunanistan’da değil de Türkiye’de
Kuşadası, Marmaris’te gibi hissetmiştim. Minik
dükkânlar, restoranlar, dondurmacılar… Zaten Rodos’ta
Türk nüfusu çok fazlaymış. Mübadele zamanında
Rodos’ta Türk nüfusundan fazla giden olmamış.
Dükkânların arasında gezerken hangi sahile
gitmenin iyi olacağını tartışıyorduk. Dükkânlardan
birine girerek satıcı kadına sormaya karar verdim.
İngilizce sorduğum sorunun yanıtını Türkçe
almamla şaşırmadım. Çünkü Rodos’ta zaten ken-
dimi Türkiye’de gibi hissetmiştim. Sanki olması
gereken buydu!
Büyük büyük ataları Rodos’a yerleşen ve mübadele
zamanı Türkiye’ye gitmeyen bir Yunanistanlı Türk’tü
karşımdaki kadın. Rodos’ta çok güzel bir müzenin ve
gezilecek görülecek yerlerin olduğunu söyledi. İçim
yandı… Çünkü güzelim Rodos’a bir gün ayrılmıştı,
yorulmuştuk ve denize girmeyi çok istiyorduk… Bu
düşüncelerimizi söyleyince, “Falariki Beach’e gidin…
Orası güzeldir… Taksiyle gidin” şeklinde cevapladı
bizi. Teşekkür edip yanından ayrıldık.
Elinde frappesiyle Amerikan filmlerindeki fırlama
şoförlerin çakması şeklinde taksisinin yanın-
da duran adama yaklaştım. Falariki Plajı’na
gitmek üzere pazarlık yaptık. 19 euroya anlaştık.
Falariki Plajı’na varınca benden sadece 19 euro
değil, ruh sağlığımı da (ç)alacağını bilsem biner
miydim taksisine?
Rodos’un yeşilinin – mavisinin içinde yolculuk
yaparken başladı konuşmaya:
“Buralarda taksi zor bulunuyor. Bana saati söyle-
yin, sizi dönüşte de plajdan alayım…”
“Olabilir… Gidiş – dönüş 38 euro mu?”
“Hayır, 60 euro…”
“Neden? 19x2=38 euro etmez mi?”
“Ben ama işimi gücümü bırakıp size zaman ayı-
rıp geleceğim. Orada hayatta taksi bulamazsınız.
60 eurodan bir kuruş inmem!”
“İyi de senin işin zaten bu! İşini gücünü bırak-
mak ne demek? Başka ne işin var? Merak etme
bulunur taksi… Ben hiçbir yerde kalakalmadım.
Bizim için endişelenme…”
O sırada karşıdan gelen arabaların da yüzde 80’i
taksiydi. Onlardan birini gösterdim:
“Bak, bir sürü taksi bizim gittiğimiz istikametten
geliyor. Bunlardan birine binerim. Hem nerede gö-
rülmüş gidiş – dönüşün daha fazla para olduğu?
Senin bir de indirim yapman gerekir… Türkiye’de
de, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok…”
Beyimiz frappesinden bir yudum alıp tükürük-
lerini saçarak konuşmaya başladı. Ses tonu
sinirlendiğini belli ediyordu. Türkleri sevmediğine
de bahse girerdim.
“Orası Türkiye! Burası Yunanistan! Burada böyle!
Beni dinle beni! Ne çok kendine güveniyorsun
sen! Bazen birilerini dinlemen gerekir! Kalacak-
sın orada işte! Taksi bulamayacaksın!”
Ceviz didikleyen karga gibi beynimi didikleyen
şoförden Falariki Plajı’na gelince kurtuldum.
Parasını verirken hâlâ dönüşte taksi bulamaya-
cağımı söylüyordu frappeli manyak!
Sanki kişisel gelişimimi hızlandırmak için bu
gezide böyle tipleri bilerek yollamıştı bana İlahi
güç!