gezi
220
Tarihe tanıklık ede ede yolumuza devam ederken parkın huzur veren at-
mosferinde zamanı unutuyoruz. Derken sol tarafta İstanbul İslam Bilim ve
Teknoloji Tarihi Müzesi’ni görüyoruz. 2008 yılında açılan müze 9. yüzyıldan
16. yüzyıla kadar Müslüman bilim adamları tarafından geliştirilen çok ilginç
eserleri bünyesinde barındırıyor. Parkın Has Ahırlar Binası’nda hizmet veren
müzede astronomi, fizik, tıp, savaş aletleri, değerli taşlar gibi bölümler bulu-
nuyor. Yaz sezonunda giriş saatleri 09.00-18.45; kış sezonunda ise 09.00-
17.00 olan müzenin bilet fiyatı ise 10 TL.
Gülhane Parkı ile Topkapı Sarayı arasında, Osman Hamdi Bey Sokağı üze-
rinde yer alan İstanbul Arkeoloji Müzeleri ise Gülhane’de görülmesi gereken
diğer önemli değerlerden. 13 Haziran 1891’de açılan İstanbul Arkeoloji Mü-
zeleri Klasik Eserler Müzesi, Çinili Köşk ve Eski Şark Eserleri Müzesi olmak
üzere üç ayrı müzeden oluşuyor. 09.00-19.00 saatleri arasında 15 TL ücret
karşılığında müze dileyenler tarafından ziyaret edilebilir, bünyesinde bulunan
yaklaşık bir milyon eser incelenerek tarihe tanıklık edilebilir. Ziyaret saatleri
dışında gittiğimiz için sadece müzenin ve Fatih Sultan Mehmet’in yaptırdığı
sivil mimari örneklerinin en eskisi olan Çinili Köşk’ün dış cephesini fotoğrafla-
makla yetiniyoruz.
Parkın ortasındaki iki yanı ağaçlarla kaplı yoldan geçerken şehrin karmaşa-
sından uzak geçirdiğimiz zamanların keyfini çıkarıyoruz. 400 yüzyıl boyunca
Topkapı Sarayı’nın bahçesi olarak kullanılan Gülhane yani “gül evi” günümüz-
de güllerle süslü olmasa da rengarenk çiçeklere ev sahipliği yapıyor. Osmanlı
zamanında güzel bahçe sahibi olmak, bu bahçede konukları ağırlamak, hatta
büyük boyutlu bahçeleri kamusal alan olarak halka bahçe yapıp vakfetme
geleneği varmış. İstanbul’un en eski parklarından biri olan Gülhane 1913
yılında Sultan V. Mehmet tarafından halka açılması için İstanbul Belediye
Başkanlığı’na verilmiş. Toplam alanı yaklaşık 163 dönüm olan alan Belediye
Başkanı Cemil Paşa döneminde parka dönüştürülmüş.
50’li yıllarda ”Bahar ve Çiçek Şenlikleri” ile İstanbulluların en önemli eğlen-
me ve dinlenme mekanı olan Gülhane Parkı zamanla kendi kaderine terk
edilmiş ve o eski ihtişamlı günleri ne yazık ki mazide kalmış. Ancak 2003
yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilen park yeniden
halkın hizmetine açılmış. Düzenleme çalışmalarıyla parkın iki kapısını birbiri-
ne bağlayan ana yol trafiğe kapatılarak yayalaştırılmış ve bir gezi yolu haline
getirilmiş.
“Ben Bir Ceviz Ağacıyım
Gülhane Parkı’nda…”
Parkın çınar ağaçlarıyla bezeli tarih kokan yollarından geçerken bir bankta
oturup İstanbul’un gürültüsünden uzak sessiz sakin bir şekilde hayata bir
mola veriyoruz. Ağaç gölgesinde soluklandığımız esnada aklımıza Nazım
Hikmet’in meşhur “Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda / Ne sen bunun
farkındasın ne de polis farkında” dizeleri geliyor. Pek çok kişinin aklına
bırakın parkı ziyaret etmeyi adını duyunca dahi gelen bu dizelerin hikayesi
ise şöyle: Nazım Hikmet için tutuklama kararı çıkar. Ünlü şair bunun üzerine
kaçak hayatı yaşamaya başlar. Bir gün sevgilisiyle buluşmak için Gülhane
Parkı’na gelir. Ancak o esnada polisleri gören şair bunun üzerine saklanmak
için ceviz ağacına tırmanır. Ağacın tepesinden aşağıyı izleyen Nazım Hikmet
kendisini bekleyen sevgilisine seslenemez. Ardından da günümüzde de
dilden dile dolaşan bu mısralar vücut bulur.