

için vezirini çağırır ve “Bir oyun hazırlayın! Ancak
öyle bir oyun olsun ki, hayatı anlatsın!” der. Aylar-
ca süren hazırlıklar sonunda ortaya satranç çıkar.
Krala oyunun tüm kuralları anlatılır. Hediye gön-
derilmeden önce kral hediyenin üzerine şu notu
iliştirir: “Hayat; bir sonraki hamleyi kestirebilmek
ve buna göre hareket etmektir.”
Pers İmparatoru dönemin en âlim veziri olan Bü-
zur Mehir ile bu mesajı paylaşarak, ondan oyunu
çözmesi ve kendisinin de karşılık olarak Hint İm-
paratoruna hediye edilmek üzere başka bir oyun
icat etmesini ister. Vezir haftalarca çalıştıktan
sonra gönderilen satrancın her taş hareketini ve
oyunu çözer. Kısa bir süre sonra vezir elinde tavla
ile çıkagelir. Tavla, not yazma usulü bozulmadan
Hint Kralına şu notla gönderilir: “Evet, hayatta
ileriyi görebilmek ve doğru kararlar verebilmek
önemlidir; ancak şans faktörünü de unutmamak
gerekir.”
TAVLA, HAYATIN TEMEL SIRLARINI
İÇİNDE BARINDIRIR
Tavla oynarken önemli olan ne yenmek ne de ye-
nilmektir; sadece tavla oynamaktır. Çünkü tavla,
hayatın temel sırlarını içinde barındırır. Tavla oy-
nadığınız bir anı hatırlayın! Oynarken aldığınız
haz, yenmek ya da yenilmekten çok daha değerli-
dir. Tavlayı farklı yapan; keyifle ya da hırsla atılan
zarlar, alınan pullar, kırılan taşlar, dışarıya fırlayan
zarları bulma çabaları, bu sırada düşülen komik
durumlardır. Tıpkı hayatı yaşarken farkında ola-
rak ve hissederek yaşamak gibi…
Hint Kralı satrancı “Hayat; bir sonraki hamleyi
kestirebilmek ve buna göre hareket etmektir”
diye tanımlamıştı. Kralın dediği gibi, hayatta
doğru karar verebilmek ve ileriyi görebilmek
önemlidir. Ancak Pers İmparatorunun dediği
gibi de şans faktörünü unutmamak gerekir. Tav-
la yaradılışı itibariyle bizim taleplerimize göre
değil, akışa göre devinmektedir. O kadar plan
yaparız, strateji belirleriz ama bir zar gelir ne
yapacağımızı şaşırırız. İşte o anda, planlarımız
bozulmuştur ve biz değişen koşullara göre yeni-
den karar vermek durumundayızdır. İşleyiş bizi
bu noktaya taşır. Yok, ben hala kafamdaki gibi
oynayacağım diyerek direnme şansımız yoktur.
Direnirsek de geleceğimiz nokta yenilgidir. Ta-
bii buradaki yenilgi sadece direnmekten doğan
yenilgidir. Yoksa oyunun sonucu olan yenilgi
değil. Çünkü aslında tavlada ne kaybeden ne de
kazanan taraf vardır.
Tavlada iyi ya da kötü zar diye bir şey yoktur. Dü-
şeş (altı altı) eğer elinizde kırık pul varsa ve sa-
dece altı kapısı kapalıysa hiç de olumlu değildir.
Ancak pullarınızı topluyorsanız, tam da ihtiya-
cınız olandır. Aynı durum şüphesiz hep yek (bir
bir) için de geçerlidir. Tavlada razı gelmek vardır.
Karşımıza çıkan her yeni koşul ve durumu ka-
bul etmek durumundayızdır. Tıpkı hayatlarımız
gibi… Gelen zar her zaman istediğimiz gibi olma-
yabilir. Bunun için de ne zara ne de oyuna sövme
hakkımız yoktur.
Bir de tüm bunların dışında tavla oynarken karşı-
mızdakini tavına getirmemiz püf noktalardan bi-
ridir. Dilimiz sayesinde yeneceğimiz varken, yeni-
lebiliriz ya da yenileceğiniz varken yenebilirsiniz.
Öyle olmasa bile öyleymiş gibi yaparak olan anı
değiştirebiliriz. Olmasını istediğimiz şeyi
yaşam
tavla
199
Tavla oynarken
önemli olan ne
yenmek ne de
yenilmektir; sadece
tavla oynamaktır.
Çünkü tavla,
hayatın temel
sırlarını içinde
barındırır.
Günümüzde modern ve klasik usulde oy-
nanan tavlanın aslında oynanışında pek bir
farklılık yoktur. Farklılığı yaratan tek şey ise
zar tutma yani hile olmaması için modern
tavla oynayıcılarının kullandığı ahşaptan
yapılı zar kaplarıdır. Her iki oyuncu için
ayrı ayrı tasarlanmış üzeri cilalı oval ahşap
kutularda sallanan tarihinde kemikten yapılı
olduğu bilinen zarlara hitaben büyük bir ke-
yifle “haydi kemik!” diyerek sallanır ve ortaya
bırakılır.
Günümüzde Tavla Modern
Ve Klasik Usulde Oynanıyor